31 Ekim 2016 Pazartesi

Yardım Projesi


Sevgili Destino süper bir yardım projesi paylaştı blogunda. Duymayanlar duysun, duyanlar tekrardan bloglarında duyursunlar diye ben de paylaşmak istedim. 

Bu bir çeşit kumbara. Ve ayda sadece 1 TL kabul ediyorlar.

Bu güzel yardım olayının sitesi.

Yardımı telefonumuza aldığımız sms, internet paketleri falan var ya, yine telefonla yapıyoruz. 8071'e boşluk bırakmadan 1TL yazıyoruz. Gelen sms'e evet diyoruz ve hooooop biz de yardımcıyız artık :)

A bu arada ille her ay vermek zorunda mıyız? Tabisi de hayır. İstemiyorsak üyeliği iptal edip, sonra yine üye olabiliriz.

Peki bu paralar nereye gidiyor, acaba dedikleri gibi mi diye merak ediyorsanız da, sitede bir kumbara var. Hangi para ile, ne kadar, nereye yardım yapıldı, makbuzlar falan hepsini görebiliyorsunuz.

Bir inceleyin, inceletin derim.

Sizlerde birer yazı yazsanıza :)


Ütopya'dan Mimliyoruz


Merhaba :) Sevgili Semanur Kok ve Hikaye Kalpli Kadın bir mim başlatmış. Soooora bu mim gitmiş gitmiş sevgili Destino ve Kimliksiz'e gelmiş. Sooora onlarda beni mimlemiş. Teşekkürler ederim efendim :)

1. Mucizelere inanır mısınız? Neden?
Tabisi de :) Hayatta mucizelere, hayallere, güzelliklere her zaman inanmak lazım. Mucizeler her yerde. Sadece bakmasını bilene.

2.Şu an bir mucize olsa, ne olsun istersiniz?
Hiç bir şey istemezdim. Her şey yaşanması gerektiği gibi ve yaşanması gerektiği zaman , üstelik yaşanması gerektiği için yaşanıyor.

Ama ille ütopik olacaksam :) şööle bir iki sihirli güç isteyebilirdim :)

3.Bu kişi/olay/yer benim mucizem dediğiniz bir şey var mı?
Olmaz mı :) Sevdiceğim, ailem, arkadaşlarım, kedilerim benim mucizem.


Kimleri mimliyorum. Bu mimi okuyup yapmak isteyen herkesi. 
Sen evet sen :)
Hadi yap.

Not: Aynı foto ve başlıkla lütfen :)

27 Ekim 2016 Perşembe

LR'la Nasıl Tanıştım?

Bir gün ablamın şu anda konuşmadığımız sinsi komşusu geldi. Yok, yok abartmıyorum. Kadın ciddi anlamda sinsilikte tavan yapmış biri. Bu konuda üstün başarısından dolayı plaket falan alabilir. Biz de o esnada bu sinsilik kumkumasından, dedikodu yumağından elimizi eteğimizi çekmeye falan uğraşıyoruz. Neyse bu başka bir yazının konusu olsun :)

Kadın geldi çat kapı ve ablama bu LR'ı anlatmaya başladı. Yok şöyle iyi, yok böyle iyi diye. Hayır zaten kadın ''Allah bir'' dese bir durup düşünürsün, hele hele böyle bir şey, bir de network peeeehhh.

Tabii ki önemsemedik. Sonra ablam çok merak edip, şirketi araştırmış, içine sinmiş ve şirketin telefonunu bulup üye olmuş. Bana da anlattı. Zannediyorum 3 ay kadar direndim. Tek bir ürün bile kullanmadım. O kadar bıkmıştım ki krem vs. denemekten.

Neutrogena, Diadermine, Lancome, Clinique, Dior, Estee Lauder, Yves Rocher mu desem ve daha niceleri. Bıktım, usandım, olmayınca zorlamaya gerek yoktu ve ben cildimin durumunu kabullenmiştim. Ne var ki bu kızın durumunda derseniz şuraya bir tık.

Ablam benim, valla bu kadın hayatımın kadını. Onun blogu içinde buraya tık tık. Ablam, benden habersiz bana ürünleri seçip beni üye yapmış. Tabii sinirlendim.
Network ne yaa. Bin tane kaliteli kalitesiz ürün denemişim, bu mu yani, network zımbırtısı mı iyi gelecek bana. Hayır bir de üye yapıyor. Bin tane masraf.

Öyle değilmiş valla. Bunda aidat, kota, üyelik ücreti, zırt pırt yokmuş. Üyelik için ürün alıyorsun, hooop üyesin. Beğenmediysen alışveriş yapma, 1 yıl sonra hooop üyelik gittiiii :)

Bedavadan üye olunca ben, denedim tabii ürünleri. 1 yıldır evdeki her şey LR. Sabah LR, akşam LR :)

Biz ailecek kullanıyoruz. Ben, ailem, eşim, ailesi, eltisiydi, ailesiydi, danasıydı, bacısıydı falan :)            
İşte böyle :)

Aa az kalsın unutuyordum. Yüzümdeki düzensiz kullanıma rağmen değişim şöööle oldu. Eski yeni olarak yüzümün iki tarafını da koydum. Hangisi eski hangisi yeni belli oluyor mu?

 
                                       


               








26 Ekim 2016 Çarşamba

Nedir Şu LR?

Sizleri önceki günlerde bahsettiğim, benim hayatıma mucizevi bir şekilde dokunan o marka ile tanıştırmak istiyorum. Efendim kendilerinin adı LR.

Belki daha önceden duymuşsunuz, görmüşsünüzdür, belki birileri size anlatmış ama sizin ilginizi çekmemiştir, burun kıvırmışsınızdır falan :) Bu aralar bayaaaaa bi yayılmaya başladı çünkü. Duymadıysanız da şimdi duymuş oldunuz.

Peki kimdir, nedir bu LR ve hayatıma nasıl girdi kısacık bahsedeyim.

 - Efendim LR bir Alman firması ve markası. 1985'te kurulmuş. Ürünleri Almanya'da üretiliyor ve satıldığı ülkelere yollanıyor. 30 ülkede ürünlerinin satışı var. Bir ülkede biziz :)

 - Bu ürünleri öyle marketlerde, mağazalarda, çerde çöpte bulamıyoruz. Çünkü kendileri bir network firması. Ürünleri iş ortakları vasıtasıyla satıyor.
Peki bu satış biçimi neye yarıyor?
Efendim, biz bu sayede ürünleri baya bir ucuza alabiliyoruz. Arada aracı, o, bu olmadığı için fiyatları marketten aldıklarımız ile aynı hatta bazen daha da ucuz. Uygun fiyatlı ürünleri de, az biraz pahalıları da var elbet :)

 - Ürünler bitkisel. Tabii ki %100 bitkisel değil. Sonuçta ambalajlama söz konusu. %100 değil ama %99.999999 falan bitkisel. Çünkü ürünlerin raf ömrü olmasını sağlayan kimyasal oranı çok çok çoooook az miktarlarda.
Yani alırsanız fazladan stoklu mutoklu almayın. Bitsin tekrar alırsınız.
Aaa bir de içindeki bu minimum kimyasallar piyasadakilerden farklı. Yani zararlı, kanserojen bişi yok.

 - Aaa onay belgelerini unutuyordum.
Açıkçası bu zamana kadar aldığım ürünlerde bu onay belgelerine hiç dikkat etmemiştim. Artık ediyorum.
Ürünler Dermatest, Fresenius gibi bağımsız onay kuruluşlarından onaylı.

Yazı uzuyor farkındayım ama bu onay kuruluşlarından bahsetmek istiyorum. Bu konularda azıcık minicik tembelim. Belki siz de araştırmaya üşenirsiniz diye minnak bi açıklama yapmak istiyorum.

- Şimdi şirketler bu kuruluşlara gidiyor, diyorlar ki ben bunu bunu ürettim, içinde bunlar var, bir de siz bakar mısınız? Bu kuruluşlarda ürünleri alıyor, kendi laboratuvarlarında inceliyor, içindekiler gerçekten doğru mu diye, sonra üretim yerlerinden elde ediliş biçimlerine kadar prosedürlerine uygun mu ona bakıyor uygunsa mührü veriyor. Ama iş bununla da bitmiyor. Düzenli olarak kontroller devam ediyor. Üstelik toplu habersiz alımlar yapıyorlar hala dedikleri gibi mi ürünler diye. Bir yanlışlık olursa mühür hoooop geri alınıyor.

- Dermatest onayı -ürünlerde alerjen hiç bir madde yok demek. Tabii sizin o üründeki bir maddeye alerjiniz varsa o ayrı. Dermakozmetik ürünler yani.

- Fresenius onayı ise gıdalara veriliyor. Fresenius dünyada yapay kan üreten, serumları kontrol eden ve diyaliz merkezlerinin açılışı için onayı gereken tek kurum.

İş ciddi yani :)

Buraya kadar okuduysanız süper. Neredeyse geldik sonuna :)

 - Hayvanlar üzerinde test yapılmıyor.

 - Bir de avrupa kozmetik derneğine üye tek network firması. Üye bandında Chanel, Clinique, Estee Lauder, Biotherm, Lancome fln var.

Bu bayaaaa bir uzun oldu. O halde bir sonraki yazım ben bu firmayla nasıl tanıştım olsun.

Hepsini okuduysanız. Süpersiniz. Ellerinize, gözlerine, yüreğinize sağlık :)


Mim - Hayallerimiz ve Biz

Yaşasın tekrardan bir mim :) Sevgili Destino'ya beni unutmadığı için çok teşekkür ediyorum. İsmini tıklayarak onun cevaplarına ve güzel bloguna da ulaşabilirsiniz.

Hayal kurmaktan hoşlandığınız bir yer ya da zaman dilimi var mı?
Hayır yok :) Ben her zaman, her yerde hayal kurmaya bayılıyorum. İstediğin an yalnız kalıp, kendin ve düşüncelerinle, hayallerinle baş başa kalabilirsin.


En çok nelerin hayalini kurarsın?
Hmm. Belirli bir konu seçemedim. O andaki ruh halim ne ise, neyi düşünmek ve hatırlamak istiyorsam onun hayalini kurarım aslında. 
İşimi istediğim gibi yapabildiğimi hayal ederim,. Laboratuvarda saatlerce kaldığımı düşünürüm. Sevdiceğimle ayrı ayrı motorsikletlerimiz olduğunu ve beraber gezdiğimizi hayal ederim. Kocaman bir kütüphane hayal ederim. Ederim de ederim yani :)


Henüz gerçekleşmemiş ama ille de gerçekleşecek dediğiniz bir hayaliniz var mı?
Benim bir değil, birden çok hayalim var. Ama hepsini gerçekleştireceğim, eminim :)
- Bahçeli bir ev; bir odası kütüphane ve çalışma odam, bir odası eşimin baterisi ve müzik enstrümanları, bir oda Ares ve Betty'nin (kedilerimiz), bir oda ise oyun konsollarımıza, oyun odası :)
- Dilediğimce bilimsel araştırma yapmak, kocaman bir laboratuvarda çalışmak. Biyolojinin dibine vurmak :)
- Ah Harley Davidson :) 2'mize de.
diğerlerini sıralamıyorum. çok hayalim varmış onu farkettim :)


Kimleri mimliyorum.


Ve tabii bu mimi yapmak isteyen herkesi :)


24 Ekim 2016 Pazartesi

Hayatımın Mucizesi

Bloguma yeni bir kategori ekliyorum. Kendime hayırlı olsun :)

Neden ekliyorum? 'u birazcık sabredip okursanız aşağıdaki satırlarda bulacaksınız.

Efendim, benim cildim baya sorunlu bir cilt (hangimizin değil ki?). Kendimi bildim bileli cildimle uğraşıyorum. Küçükken kafama çok takıp her gün ağladığımı bilirim. Büyüyünce de her gün ağlamayı bıraktım ama kafama takmayı bırakamadım bir türlü.

O kadar kuru, o kadar kuru bir cildim vardı ki, kuruluktan ellerim ayaklarım çatlar, sızım sızım sızlardı. Yanaklarım, çenemin yanı, burun kenarlarım falan pullanırdı. Fakat bu kuruluğa karşı T bölgemde yağlı mı yağlı. Çok olmasa da sivilceler bir geliyor bir gidiyor. Çok değil ama derin. Geldi mi iz bırakıyor, deliriyorum. Tabii serde ergenlik var :)

Kullanmadığım krem, bitki, sabunuydu, bebe bilmemnesiydi kalmadı. Gezmediğimiz dermatolog da kalmadı tabii. Ciddi söylüyorum, her şehirde en az bir kaç tane dermatologa uğradık (babam askerdi, o nedenle çok şehir değiştirdik, çok fazla taşındık) ama bir türlü şu kahrolası kurumaya çare bulamadık.

E tabii zamanla pes ettik.

Gel zaman git zaman, ben üniversiteye girdim. Bölüm biyoloji. Oydu buydu derken cildimin probleminin ne olduğunu öğrendim. Üzülsem mi ağlasam mı!

Benim sıkıntım genetik. Cildim kuru değil, nemsiz arkadaşım nemsiz! Nem tutmuyor. Yani cildin nem tutmasını sağlayan gen bölgesi çalışmıyor, nem tutmaya yarayan enzimi salgılayamıyor, bu nedenle yüzüm, kolum, oram buram susuz, suya aç.

Ben bunca zaman kuru cilt diye dayatılan yağ dolu kremleri sürüp azıcık rahatlarken, cilt altı yağ dolup sivilce - siyah nokta yapıyor tabii. Sorun yağda değil ki, su da.

Sonrasında bunun kendi cildini kuru zanneden bir çoklarının başına geldiğini farkettim. Siyah noktalarınız, sivilceleriniz varsa, T bölgeniz yağlıysa ama yüzünüz kuruyorsa cildiniz kuru değil arkadaşlar, sadece nemsiz. Deri altındaki nem dengenizi düzenlemeniz gerekli. Hepsi bu.

Tabii cildiniz bu şekildeyse sizin işiniz çok daha kolay. Cildinizde su var ama dengesi bozuk. Fakat bende o da yok.

Baya bir uğraştım. Ucuzundan pahalısına almadığım krem, markalısından markasızına denemediğim ürün kalmadı. Ama sonunda buldum. Benden mutlusu yok. 1 yıldır kullanıyorum. Çocuklar gibi şenim.

Ne olduğunu ilerideki yazılarımda açıklayacağım.

Tabii problem genetik olunca ortadan yok olması gibi bir şey söz konusu değil. Ama şu görüntü ve rahatlık bile benim için mucizevi olunca tabii markanın her ürününü kullandım ve deneyimledim. Şimdi diğer markalar ağızlarıyla kuş tutsa da umrumda değil :) Ben resmen tutkunuyum bu ürünlerin.

Şimdi de deneyimlerimi sizinle paylaşmak istedim. Belki sizin de hayatınıza bir yerden dokunur.

Beklemede kalın :)




23 Ekim 2016 Pazar

Tiksiniyorum, Özlüyorum, Çok Seviyorum

''..bilmem ne bilmem ne... kanser ... bla bla bla... bunu kimler paylaşacak çok iyi biliyorum ... farkındalık ... bla bla bla... hadi sizlerde ... bla bla bla.... paylaşma ....bla bla bla ... kopyala yapıştır .... destek ol ...  fln filan.... kanser ayı'' tarzında sosyal medyada zaman zaman dönen bu tiksinilesi yazılar başımı, nevrimi döndürüyor. Kan, parmak uçlarımdan çekiliyor. İçimin, yüreğimin o saklı köşesi sızlıyor, gözlerim doluyor..

Sen arkadaşım, sen bunu 'Kanser Ayı' diye göğsünü kabarta kabarta duvarında kafam kadar yazarak paylaşıyorsun ya.
Sen yazını kimlerin paylaşacağını önceden de biliyorsun ya.
Sen bilmem kimden çıkan saçma sapan farkındalık yazını 2 saniyeni ayırıp duvarında paylaşıyor ve bunu kimlerin paylaştığını sinsi sinsi takip ederek, içinden biz paylaşmayanları cık cık'lıyorsun ya.
Sen bir tık'la dünyanın en bilinçli ve duyarlı insanı oluyorsun ya.
Senden de, senin gibilerden de tiksiniyorum. Zerre saygı duymuyorum sizin göstermelik duyarlılığınıza.

Çünkü ben.. Ben, o esnada özlüyorum. Çok özlüyorum.
Bir el yüreğimin üzerinde, pis pis sırıtarak yüreğimi sıkıyor. Her sıkışta kanıyorum. Kanadıkça, özlemim yükleniyor çocuk omuzlarıma. Kanadıkça acıyor, kanadıkça sızlıyor solungaçlarım. Nefes alamıyorum.

Sen, duyarlılığının zirvesini yaşarken; ben, ellerime bakıyorum. Ellerime yazmışım yüzünü, yüzünün anlamlı kıvrımlarını, çiçek gülüşlerini.. Bilmiyorsun.
Her köşebaşından çıkıverecek sandığım, her köşebaşından çıkmıyor artık.
Her sokak çıkmaz sokak oluveriyor bir anda..
Sokakları deniz kokan bu şehrin, sokakları deniz kokmuyor nicedir. Anlamıyorsun.

Dün gece seni rüyamda gördüm.
Evdeymişsin. Size uğramışız eve çıkmadan önce.
''Sen gitmemiş miydin baba?'' diyorum.
''Gitmedim kızım. Ben hep burdaydım.'' diyorsun.
''Ben seni gittin sanmıştım. Çok üzülmüştüm.'' diyorum.
''Yok, gerçek değildi onlar. Hiç gitmedim ben.'' diyorsun deniz gözlerinle gülümseyerek.
Sarılıyoruz sonra. Çünkü seni çok seviyorum.




22 Ekim 2016 Cumartesi

SATIR ARASI MIM #2

Merhaba,

Sevgili İlknur yine mimledi beni. Sayesinde mim yazma keyfi yaşıyorum :)
İlknur'un süperötesi hikayelerine ve bloguna ulaşmak için buraya bir tık.


Gelelim sorulara ve cevaplarıma :)

1.Kendini nasıl bir blogger olarak görüyorsun?

Kendimi blogger olarak görmüyorum. Kendime blogger diyebilmem için daha çok erken, yolun başındayım. Bir işi tam olarak hakkıyla yapmak ve pişmek gerektiğine inananlardanım. Henüz blog dünyasını keşfediyorum diyeyim :)


2. Bloggerda yapacaklarının ne kadarını yapabildin? Aklında neler var bahseder misin?

Henüz aklımdakilerin hiç birini yapamadım. Aslında yapamadım demeyeyim, yapmadım. Blogum ve ben yavaş yavaş büyüyoruz, gelişiyoruz. Aklımdakileri olgunlaştıkça yapmaya çalışacağım. Umarım sizlerde takipte alır, olumlu olumsuz eleştirilerinizle beni yönlendirirsiniz.


3. Yazılarının arasında en başarılı gördüğün ve bunu da okumalılar dediğin iki yazın?

Böyle bir yazım yok. Her geçen günün bizi daha da geliştirdiğine inananlardanım. Her gün evriliyorum. Bu nedenle her yayınım bir öncekinden daha evrilecek ve güzelleşecek diye düşünüyorum.

Kimleri mimliyorum :)

Ece Evren
Burcu Yılmaz
Pelin Kudret
Arsel'in Okyanusu
Beyda'nın Kitaplığı
Turgay Aksoy
Gazeteci N.G.

Not: Mimi yapan arkadaşlar aynı başlığı ve fotoğrafı kullanacaklar :)

Şimdiden cevaplarınızı merakla bekliyorum.



18 Ekim 2016 Salı

MİMLENDİM

İlk mim'imi aldım.
Çok mutluyum. Üstelik konu kitaplar :) En sevdiğimiz 15 kitabı yazıyoruz. Beni mimleyen sevgili Hikaye Kalpli Kadın 'a ve Destino 'ya çok teşekkür ederim. Onların cevaplarına ve bloglarına isimlerini tıklayarak ulaşabilirsiniz :)

Gelelim benim cevaplarıma :)

1.Kitap : Karamazov Kardeşler
   Yazar adı: Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
   Çeviren: Ayşe Hazıhasanoğlu
   Yayınevi: Cem Yayınevi


2.Kitap: Ivan Denisoviç'in Hayatında Bir Gün
  Yazar adı: Aleksandr Soljenitsin
   Çeviren: Zeyyat Özalpsan
   Yayınevi: Cem Yayınevi

3.Kitap: Cemile - Elveda Gülsarı
  Yazar adı: Cengiz Aytmatov
   Çeviren: M. Ethem Gözlü
   Yayınevi: Cem Yayınevi

4.Kitap: David Copperfield
  Yazar adı: Charles Dickens
   Çeviren: Azize Bergin
   Yayınevi: Altın Kalem Yayınları

5.Kitap: Vadideki Zambak
  Yazar adı: Honore de Balzac
   Çeviren: Vahdet Gültekin
   Yayınevi: Altın Kalem Yayınları

6.Kitap: Yüzüklerin Efendisi serisi ve Hobbit elbette
  Yazar adı: John Ronald Reuel Tolkien
   Çeviren: Çiğdem Erkal İpek - Esra Uzun
   Yayınevi: Metis Edebiyat

7.Kitap: Bozkırkurdu
  Yazar adı: Hermann Hesse
   Çeviren: İris Kantemir
   Yayınevi: Afa Yayınları

8.Kitap: Cem'reler
  Yazar adı: Cem Seyhun Ünbay
   Yayınevi: İleri Kitapevi Yayınları

9.Kitap: Paris Sıkıntısı
  Yazar adı: Baudelaire
   Çeviren: Tahsin Yücel
   Yayınevi: Adam Yayınları

10.Kitap: Mrs. Dalloway
  Yazar adı: Virginia Woolf
   Çeviren: Tomris Uyar
   Yayınevi: İletişim Yayınları

11.Kitap: Yerdeniz
  Yazar adı: Ursula K. Le Guin
   Çeviren: Çiğdem Erkal İpek
   Yayınevi: MetisYayınları

12.Kitap: Kuzey Defterleri
  Yazar adı: Lale Müldür
   Yayınevi: Metis Yayınları

13.Kitap: Tüm Şiirleri (ayrım yapmaya kıyamadım)
  Yazar adı: Nazım Hikmet
   Yayınevi: Adam Yayınları

14.Kitap: Denemeler
  Yazar adı: Montaigne
   Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu
   Yayınevi: Milli Eğitim Basımevi

15.Kitap: Binbir Gece Masalları serisi
   Çeviren: Alim Şerif Onaran
   Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları


Sevdiğim tüm yazarlardan derleme yapmaya çalıştım. Ne yazık ki 15 kitap sınırı vardı. Ortak olan beğenilerimiz var mı?
Şimdi sıra mimlemeye mi geldi :)

14 Ekim 2016 Cuma

Geçmiş, Şimdi ve Gelecek

Uzun yazılar okunmuyormuş. Öyle diyorlar. Hoş zaten blogum benim içim. İçimden bir parça. Çok kişinin görmesine de bilmesine gerek yok. İnsan en sevdiği çikolatayı herkesle paylaşır mı?

Bu yazı geçmişteki bana bir dokunuş ve gelecekteki halime ise bir geri dönüş amacı güdüyor. Gelecekteki İpek'e bir geçmiş oluştursun; kat edeceği yolları kat ettiğinde, aşacağı engelleri aştığında, geçmişine dönüp bakabileceği bir sayfa olsun.. Umuyorum çok daha fazla hayalini gerçekleştirmiş olursun.. Hadi o zaman başlayalım..

Hayatımda yaptığım hiç bir şeyden, söylediğim hiç bir kelimeden pişmanlık duymadım. Yaptıklarım, giydiklerim, söylediklerim beni bugünkü ben haline getirdiler. Mesleğimde bunların başında gelir. Ailemde böyle yetiştirdi bizi. Biz söylediğimiz her lafın sorumluluğunu almamız gerektiği bilinci ile yetiştirildik. İşe uyuduğum için geç kaldıysam, uyuduğumu söylerdim. Bu hep böyleydi ve umuyorum ki böyle devam  eder..

Ben biyoloğum. Keyifle okudum bölümümü. Severek okudum. Yine olsa yine okurum.

Her yaz bir bilim kampına katıldım. Olabildiğince açtım bilgiye. Her bir bilgi tanesi orada benim onları yudumlamamı bekliyordu. Bende gittim ve yudum yudum içtim. Kendimi donatabildiğime donattım. Gelecek beni bekliyordu.

Üzerine bir güzel yüksek lisans yaptım, çünkü benim yüksek hayallerim vardı. Yüksek hayaller için yüksek lisans şarttı :) Hacettepe Eczacılık Fakültesine başvurdum. Sen giremezsin dediler, dudak büktüler falan. Görüştüğüm hoca dışında, hiç bir hoca, profesör (!) beni bölüme almak istemedi. Ben bölüme girmeye hak kazandım ama..

2 ay her gün ağladım. Oradaki sevgili! bir profesör aralıksız 2 ay boyunca beni her gördüğünde yanına çağırıp, neden bölüme girdiğimi, bu bölümün bana zor olacağını, benim eczacılık değil biyoloji mezunu olduğumu söyleyip durdu. Ben o kadının her sınavından 100 aldım ve böylece bezdirme seanslarımız sona erdi.

Sonra evime döndüm. Biraz daha yükselsek iyi olacaktı. Deniz biyolojisinde bir yüksek lisans daha.. 2 yıl boyunca çalıştım, ders aldım, proje yazdım ve sevgili danışmanlarım beraber çalışamadılar! Kavga ettiler ve 2 yılımı çöpe attılar. Okuldan soğudum. Bir etütte çocuk işçi oldum, bir dalış merkezinde de dalgıç (sigortasız - asgari ücretin altında).

Hayatım yokuş aşağı iteklerken beni, hayatıma anlam katan o insanla tanıştım.  Tabii ki her olay gibi onunla ilişkim de ters gidecekti. Yalanları ortaya çıkacaktı. Beni aldatacaktı. Hatta hatta köşede kıyıda, hali hazırda bir karısı ve çocuğu, bir de metresi olacaktı.

Olmadı.

Tanıdığım en eğlenceli, en kültürlü, en donanımlı, en merhametli, en egosuz ve en sevgili olunası insan çıktı. Hayatım çiçekli bir bahçe..

Ellerimden tuttu. Yüksek lisans bitti sayesinde.
Ellerimden tuttu, ben çocuk işçi olmaya devam ettim:)
Ellerimden tuttu. Formasyon aldım. Okullara başvurabileyim diye.
Ellerimden tuttu, hayatlarımız birleşti.

Hayatımın bundan önce en korkulası görülen kararını, bana tereddüt bile etmeden aldırdı. İyi ki yaptı.. İyi ki var.. 2 yıldır hayat ortak, güzel ve sevilesi..

Okullara başvurdum. Beni almayacaklar mıydı sanki? Kapı kapı dolaşıp iş aramakta neymiş, beni kapışacaklardı. Kapışmadılar..

Ben çocuk işçiliğe devam :) 2 yıl geçti.

Sonra bir ilan gördüm. Tübitak projesi - bursiyer olmak falan. Hep benim çalıştığım konular.. Tabii ki beni almayacaklardı.

Sevgilim girdi yine devreye. Ellerimi tuttu. Sırf hatırına başvurdum ve şimdi başladığım yerdeyim. Tekrar hayallerimi başlattığım üniversitede doktora yapıyorum.

Şimdi..

Buraya kadar yazdıklarımın hepsi benim kıyafetlerim. Okullar, meslekler, donanımlar, diller benim kıyafetlerim. Sizin kıyafetleriniz.

Oysa satır araları bana ait. Ellerimi tutan hayat arkadaşım, arkamda sapasağlam dikilen ailem, yanımı yöremi kuşatan arkadaşlarım bana ait, kıyafetlerimi nasıl taşıdığımı veya taşıyacağımı biçimlendirenler.

Şimdi sen.. Bu kadar düştün kalktın. Hayaller kurup hayaller yıktın ya. Yine düşüp kalkacaksın. Yine kanayacaksın. Yine koşacaksın. Yıllardır olduğu gibi yine mesleğini yaptırmayacaklar. Yine parasız kalacaksın.

Olsun.

Bir kıyafet gider, yenisi gelir. İnsanlığın ve benliğin seninle kalsın.. Sen hep insan, hep iyimser, hep egosuz kal, hep merhametli ol. Her zaman kıyafetlerin yakılacak birer çöp olduğunu hatırla ve başkalaşma.. Her zaman sev ve sevgiyle kal..






1 Ekim 2016 Cumartesi

Sanal Kütüphane

Kitap okumaya bayılıyorum. Gördüğüm her kitabı okumak istiyorum. Okuduklarımı tekrar tekrar okuyorum.

Kitap konusundaki tek ütopik düşüncem bu hayatta yazılmış ve yazılacak olan her kitabı, her sayfayı ve her satırı yudumlamak, okumak, sindirmek...

Kitap konusundaki o kadar ütopik olmayan düşüncem ise ileride alacağımız kocaman evin bir odasını baştan aşağı raflarla doldurup kocaman bir kütüphane oluşturmak..

İlk kitap listemi sanıyorum lisede veya üniversitede bir deftere yapmıştım. Hatta kategorilere bile ayırmıştım.

- Okuduğum yazarların almak istediğim kitapları
- Okuduğum yazarlar ve kitapları
- Babamın kitapları
- Annemin kitapları
- Ablamın kitapları (bunlardan beğendiklerim ileride benim de kütüphanemde olsun istemiştim. Ailece kitap okumayı çok severiz. Ve özellikle babamın kocaman bir kitap arşivi var)
- Okumadığım yazarlar ve almak istediğim kitapları.....

Tabii defterler dayanmadı :) Sonunda bilgisayarda bir excel dosyası açtım. Aynı işlemleri tekrardan yaptım.

Ve sonunda serrose'nin blogunda bir sanal kütüphane sitesi gördüm. Tabii bayıldım ve hemen üye oldum. Henüz tüm kitaplarımı işaretlemem bitmedi. Bazılarını tekrardan okuyup öyle işaretliyorum.

goodreads için buraya bir tık buradan hem siteye, hem de dilerseniz bana ulaşabilir, beni arkadaş olarak ekleyebilirsiniz. Sitede kitapların türkçe isimleri de var ancak oldukça kısıtlı. Genellikle ingilizce isimleri ile karşınıza çıkıyorlar.

Bir diğer site ise vikitap. Burada ise kitaplar türkçe. Yabancı dil sıkıntısı çekenlerin kolaylıkla üye olup kullanabileceği bir site. vikitaptan bana ulaşmak için buraya bir tık

Dilerim siz de benim gibi beğenirsiniz :)
Bol okumalı günler hepimize.